Sendikalar ortak bir amaç için bir araya gelen insanlardan oluşan, özel hukuk tüzel kişiliğine sahip kişi topluluklarıdır. Hukukumuzda sendika “en az yedi işçi veya işverenin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik, sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” şeklinde tanımlanmıştır. Bir diğer tanıma göre sendika, ortak bir amaç için bir araya gelen insanlardan oluşan, özel hukuk tüzel kişiliğine sahip kişi topluluklarıdır. Türk İş Hukuku’nda sendika kelimesi, işçi ve işveren birliklerini ifade etmek için kullanılmaktadır. Sendikalar bulundukları ülkelerde demokrasinin temsilcileridir. Bir ülkede örgütlenme özgürlüğü ne kadar serbest ise o ülkede o kadar demokrasi hâkimdir. Sendika hakkı aynı zamanda bir insan hakkıdır. Bu sebeple Türkiye’yi de demokratik ülke haline getirecek olan, güçlü ve demokratik bir sendikacılıktır. Aynı zamanda sendikacılık ile işçilerin çalışma koşulları iyileşmekte ve toplum refahı da artmaktadır. Dünyada sendikacılığın gelişmesinde en önemli etken Sanayi Devrimi’dir. Sanayi devrimi ile işçi sınıfı sermaye karşısında zayıf kalmış ve olumsuz çalışma koşullarında çalışma zorunda kalmışlardır. İşçiler bu olumsuz çalışma koşullarını kaldırmak için 18. yüzyılın sonlarında örgütlenme gereği duymuşlardır. Sendikacılık öncelikle İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Çünkü bu ülkede daha elverişli ekonomik, toplumsal ve siyasal ortam bulmuştur. Sendikacılık zaman içinde 1860’lı yıllarda ulusal sınırları aşarak evrensellik kazanma yoluna girmiştir.

Türkiye’de ise Batıya göre sanayi geç geliştiği için sendikal örgütlenmede geç olmuştur. Türkiye’de kurulan ilk sendikanın 1871 tarihli Ameleperver Cemiyeti olduğu ileri sürülür. 1895 yılında da tophane işçileri tarafından Osmanlı Amele Cemiyeti kurulmuştur. İkinci Meşruiyet sonrasında grevlerin yaygınlaşması ile 8 Ekim 1908 tarihli Tatil-i EĢgal Kanunu Muvakkat ile sendikaların kuruluşu ve faaliyetleri kısmen yasaklanmıştır. Hukukumuzda sendikalarla ilgili ilk düzenleme 1947 tarihli ve 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanundur.1961 Anayasası ile sendikal hak ve özgürlükler ilk defa anayasal güvenceye kavuşmuştur. 1961 Anayasasından sonra daha özgürlükçü olan 274 sayılı Sendikalar Kanunu 1963 yılında yürürlüğe girmiştir. 1982 Anayasası’ndan sonra ise sendikal özgürlükleri sınırlayıcı olan 1983 tarihli 2821 sayılı Sendikalar Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunda sendika özgürlüğü çerçevesinde yıllar içerisinde birçok değişiklik yapılsa da yetersiz kalmıştır.

İLO

2010 yılında referandum sonucu yapılan Anayasa değişikliğinden sonra ise Uluslararası Çalışma Örgütünün eleştirileri dikkate alınarak 2012 yılında mevcut yürürlükteki 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanun meclise Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı olarak sevk edilmiştir. Ancak yasalaşma aşamasında kanunun ismi 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu olarak değiştirilmiştir.6356 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte yaklaşık otuz yıldır kolektif iş hukukunu düzenleyen 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu yürüklükten kalkmıştır. Böylece toplu iş hukukundaki (kolektif iş hukuku) temel sendikal mevzuat tek bir kanun çatısı altında toplanmıştır. 6356 sayılı Kanun daha çok sendika özgürlüğünü esas alan bir kanun olmuştur. Çoğu düzenlemesinde konuların sendika tüzüğünde düzenleneceğini belirtmiş ve sendikal demokrasi noktasında önemli yenilikler getirmiştir. Ancak toplu iş ilişkilerinin temel taşlarını oluşturan ilkeler kanunda muhafaza edilmiştir.

Kanunda ayrıca ILO’nun sözleşmeleri ve eleştirileri dikkate alınmış böylece uluslarası normlarla uyum sağlanmaya çalışılmıştır. Ancak kanun her ne kadar ILO’nun ülkemize yaptığı eleştirileri dikkate almış olsa da çeşitli konularda yetersiz kalmıştır. Bu sebeple örneğin, toplu pazarlık için aranan çifte yetki konusu, çeşitli grev türlerinin yasaklanması, grev ertelemesi sonunda zorunlu tahkimin öngörülmesi, işkolu esasına sendika tanımında yer verilmesi, emeklilerin sendika kurma hakkından yoksun olmaları vb. hususlarda ILO’nun eleştirileri devam edecek gibi gözükmektedir.

6356 sayılı Kanunun amacı, işçi ve işveren sendikaları ile konfederasyonlarının kuruluşu yönetimi, işleyişi denetlenmesi, çalışma ve örgütlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile işçilerin ve işverenlerin karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını belirlemek üzere toplu iş sözleşmesi yapmalarına, uyuşmazlıkları barışçı yolarla çözümlemelerine, grev ve lokavta başvurmalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.6356 sayılı Kanun sendikaların kuruluşu ve iç örgütlenmesi ile ilgili olarak ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir. Sendikal demokrasinin sağlanması için sendikaların kuruluşunun ve iç işleyişinin demokratik olması gerekir. Bunun içinde sendikalar demokratik sistemlere göre kurulmalı ve demokratik esaslara göre örgütlenmelidirler. Bu çerçevede kanunda sendikaların serbest kurulması ilkesini kabul etmiş ve sendikaların zorunlu organlarını genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kurulu olarak belirlemiştir.

Yorum Yap